■ Finlandiya’da eğitim kurumlarında son derece sıra dışı bir yöntem uygulanıyor. Özel olarak eğitilmiş olan köpekler, çocukların okuma alışkanlıklarının gelişmesine yardım ediyor. Köpeklerle çalışan çocukların okuma alışkanlıkları kadar özgüvenlerinin ve yaratıcılıklarının da arttığı görülünce, proje resmi müfredata eklenmiş.
■ Finli yetkililer, klasik müfredatları okullardan tamamen kaldırmayı düşünüyorlar. Artık fizik, matematik, edebiyat, tarih, coğrafya ya da buna benzer herhangi bir ders olmayacak! Marjo Kyllönen, yapacakları değişikliği şöyle açıklıyor: “1900’lü yılların başında tasarlanan ve o zamanlar faydalı olan eski moda bir anlayış ile okullarda eğitim veriyoruz. Oysa günümüzde ihtiyaçlar aynı değil. Dolayısıyla 21. yüzyıl için uygun bir eğitim modeli lazım.” Peki bu ne anlama geliyor, nasıl bir eğitim modeli düşünülüyor? Klasik dersler yerine olay ve olgular disiplinlerarası bir biçimde ele alınacak. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı tarih, coğrafya ve matematik açısından incelenecek.
■ Japonya’da ulusal bütçenin yüzde 12’si eğitime ayrılırken, sadece yüzde 7,7’si askeri harcamalara ayrılıyor.
■ Japon öğrenciler en bağımsız öğrencilerdir. Servisleri yoktur okula kendi imkanlarıyla giderler. Sınıflarını ve okullarını kendileri temizler, getirdikleri yemekleri paylaşarak birlikte yerler.
■ Nüfusun yüzde 50’si orta eğitimin ilerisinde eğitim alan Kanada, açık ara dünyanın en eğitimli ülkesidir. Ardından yüzde 45 ile İsrail ve yüzde 44 ile Japonya geliyor.
■ Belçika’da yüksek öğrenim görmüş kişilerde işsizlik oranı yüzde 3 civarında. Ülkede öğretmenlerin maaşları 57 bin Euro ile OECD ortalaması olan 39 bin Euronun üzerinde.
■ ABD’de 93 milyon kişi, sadece gazete okuyacak kadar temel okuma bilgisine sahip. Sözlüklerindeki kelimelerin yüzde 65’ini doğru yazamıyorlar. Bu yetersizliğin ABD ekonomisine verdiği zarar, yılda 200 milyar dolar.
■ Güney Sudan, yüzde 27 ile dünyanın okur-yazar oranı en düşük ülkesi. 6-17 yaş arası çocukların yüzde 70’i, bir sınıftan içeri adımını bile atmış değil.
■ Dünyanın en eski üniversitesi, Hindistan’daki Nalanda Üniversitesi. MS 500’de kurulmuş. Fas’ın Fez kentindeki Karueein Üniversitesi ile Mısır’daki El-Ezher Üniversitesi de en eskilerden. El-Ezher’in kuruluş tarihi MS 970.
■ Hindistan’ın ikinci büyük kenti Lucknow’daki Montessori Okulu, dünyanın en çok öğrencisine sahip okul. Tam 32 bin öğrenci aynı anda derslere giriyor.
■ İtalya’nın Torino kenti de, dünyanın en küçük okuluna sahip olmakla övünür. Bir öğrencisi ve bir öğretmeni var.
■ İtalya’nın Bologna Üniversitesi ise, Avrupa’nın en okuludur. Bütün Avrupa ülkelerinin örnek aldığı,1088’de kurulmuş olan okul günümüzün modern üniversitesinin temeli sayılan bir üniversite.
■ Öğretmenlik kolay bir meslek değil… Onlarca çocuğa karşı sabırlı olmak gerekir. ABD’de öğretmenlerin yüzde 14’ü, daha birinci yılını doldurmadan istifa ediyor. Üç yılın sonunda istifa edenlerin oranı yüzde 33, beş yılın sonunda işi bırakanların oranı ise yüzde 50.
■ Çin’de öğrenci olmak zor. En çok ev ödevi, Çinli öğrencilere veriliyor. Öğrenciler, haftada 14 saatlerini ev ödevlerine ayırıyorlar.
■ Almanya’da okula yeni başlayan çocuklara, “Schultüte” adıyla bilinen cicili bicili külahlar verilir. Öğrenci içine kitaplarını, kırtasiye malzemelerini ve atıştırmalıklarını koyar. Bu gelenek Almanya’ya sınırı olan Çek Cumhuriyeti, Polonya gibi ülkelerde de görülüyor.
■ Almanya’nın kimya, fizik, barış ve edebiyat dallarında toplamda 102 Nobel Ödülü bulunuyor. Bunda ülkedeki dünyanın en saygın ve kaliteli eğitim kurumlarına ev sahipliği yapmasının rolü büyük. Almanya özellikle bilim alanında dünyanın öncü araştırmalarına ve buluşlarına imza atmış bir ülke. Göttingen’de bulunan Georg-August Üniversitesi, kurulduğu 1734 yılından bu yana 45 Nobel Ödülü almış bilim adamı yetiştirmiş.
■ Hollanda’da dört yaşını dolduran her çocuk, anında okula yazdırılır. Bu demektir ki, birinci sınıflar sürekli yeni öğrencilerle dolar.
■ Brezilya’da çocukların anneleriyle olan bağına çok önem verilir. Eğitim sabah saat 7’de başlar, öğlen biter. Bütün öğrenciler, anneleriyle birlikte okulda öğle yemeğini yedikten sonra evlerine gider.
■ ABD, 30 yıl öncesine kadar yüksek okul diploması, niteliği ve niceliği açısından dünyada bir numaraydı. Bugün 36’ncı sırada bulunuyor.
■ Eğitimli annelerin çocukları şanslıdır. Onlar iyi beslenirler ve iyi eğitilirler. Eğitimsiz anne, çocuklarına iyi bakamaz. Ne yazık ki eğitimsiz annelerin sayısı, her yıl yüzde 2 oranında artıyor. Oran, küçük gibi gözükebilir, ama bu, her yıl milyonlarca eğitimsiz annenin, cahiller ordusuna katılması demektir. Eğitimli annenin çocuğunun beş yaşını geçip hayatta kalma ihtimali bile yüzde 50 daha fazladır.
■ Çok az ülke, ücretsiz eğitim-öğretim olanağı sunuyor. Bazı ülkelerde öğrencilerin kitap, kırtasiye ve üniforma masraflarının yanı sıra öğretmen maaşları bile veliler tarafından karşılanıyor.
■ Okuryazar oranı en yüksek iki kıta, Avrupa ve Güney Amerika’dır. Bu kıtalarda her ülke, yüzde 95-100 arası okur-yazar oranına sahip. Finlandiya, Grönland, Kuzey Kore, Liechtenstein, Lüksemburg, Norveç ve Vatikan’da okuma yazma bilmeyen ‘bir kişi’ bile yoktur.
Kaynak:Sadık Gültekin